HUZUR İSLAMDA
islamdiyari foruma hoşgeldiniz..üye olarak arama bölümünden her konuda aradığınızı bulabilirsiniz
www.islamdiyari.forumm.biz
huzurun tek adresi

SİTE ADMİNİ VEYSİ AKSOY
HUZUR İSLAMDA
islamdiyari foruma hoşgeldiniz..üye olarak arama bölümünden her konuda aradığınızı bulabilirsiniz
www.islamdiyari.forumm.biz
huzurun tek adresi

SİTE ADMİNİ VEYSİ AKSOY
HUZUR İSLAMDA
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
HUZUR İSLAMDA


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Giriş yap  Kayıt OlKayıt Ol  
Similar topics
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
En iyi yollayıcılar
veysi (360)
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_lcapİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Voting_barİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_rcap 
aksy (266)
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_lcapİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Voting_barİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_rcap 
sertan_47 (262)
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_lcapİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Voting_barİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_rcap 
berat4747 (28)
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_lcapİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Voting_barİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_rcap 
abdullah (24)
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_lcapİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Voting_barİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_rcap 
yusuf (13)
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_lcapİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Voting_barİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_rcap 
HALOZDUZEN (13)
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_lcapİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Voting_barİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_rcap 
mehmet (10)
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_lcapİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Voting_barİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_rcap 
ezelinur (10)
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_lcapİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Voting_barİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_rcap 
remzi (5)
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_lcapİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Voting_barİBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Vote_rcap 
En son konular
» LJLJKL
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ EmptyC.tesi Ağus. 13, 2016 4:42 pm tarafından veysi

» lig tv nasıl kırılır çözümü burda
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ EmptyÇarş. Mart 04, 2015 3:09 pm tarafından veysi

» lig tv nasıl kırılır çözümü burda
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ EmptyÇarş. Mart 04, 2015 3:09 pm tarafından veysi

» HZ. ALİ R.A.
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ EmptySalı Mart 19, 2013 6:45 am tarafından veysi

» Camiye Gelmeyecektin
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ EmptyC.tesi Ocak 12, 2013 11:06 am tarafından veysi

» Alın Teri
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ EmptyC.tesi Ocak 12, 2013 11:05 am tarafından veysi

» Allah'ın Beratı
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ EmptyC.tesi Ocak 12, 2013 11:05 am tarafından veysi

» Allah’tan Utanmaya Senden Daha Layığım
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ EmptyC.tesi Ocak 12, 2013 11:04 am tarafından veysi

» Akşama Kadar Yaşamak
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ EmptyC.tesi Ocak 12, 2013 11:03 am tarafından veysi

» HADİSİ ŞERİF
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ EmptyC.tesi Ocak 12, 2013 10:59 am tarafından veysi

Istatistikler
Toplam 57 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: ADEM44

Kullanıcılarımız toplam 976 mesaj attılar bunda 909 konu
Kimler hatta?
Toplam 2 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 2 Misafir

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 71 kişi Salı Ağus. 01, 2017 1:38 pm tarihinde online oldu.
En aktif konular
KARANİ KARDEŞ
MİSAFİRLER BURDA KONU YAZABİLİR VE CEVAPLAYABİLİR
IQ testi-------
Cumanız mübarek olsun dualarınız kabul olsun gününüz hayırlı eviniz bereketli olsun aileniz mutlu olsun hayırlı cumalar
Risale-i Nur’da Tasavvufun Tarifi
--->: karışık çiçek resimleri...(
Dünyanın en zor sorusu BENCE KİMSE BİEMİYECEK
HZ. ALİ R.A.
Mardin Şehri
klavyede ne kadar hizlisiniz buyrun

 

 İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
aksy
yönetici
yönetici



Erkek Mesaj Sayısı : 266
Yaş : 35
tecrube puanın : 797
Reputation : 0
Kayıt tarihi : 28/10/10

İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Empty
MesajKonu: İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ   İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ EmptyPtsi Kas. 08, 2010 9:06 am




İbrahim Hakkı 1703 yılında (Hicri 1115) Erzurum’a bağlı Hasankale ilçesi’nde doğmuştur. Babası Molla Osman, bir mürşit aramak amacıyla Tillo’ya gelmiş, burada İsmail Fakirullah’ı bularak hizmetine girmiştir.

Babasının arkasından İbrahim Hakkı da amcası Ali ile birlikte Tillo’ya gelmiştir. İsmail Fakirullah’a öğrenci olup, o günün şartlarına göre ileri seviyede din ve fen bilimleri okumuştur. Hem din bilimlerinde, hem de fen bilimlerinde üstünlüğü ifade eden “Zülcenaheyn” yani “İki kanatlı” ünvanını elde etmiştir. Bu dönemde hocası ve şeyhi olan İsmail Fakirullah’ın tarikatına (Üveysiyye) katılmıştır. Hocasının ölümünden sonra eğitim ve öğretim görevlerini hocasının oğlu Abdulkadir-i Sani ile beraber hayatı boyunca sürdürmüştür.

Üç sefer hacca gitmiştir: İlki 1738’de, ikincisini 1763’te, son haccını da 1767’de yapmıştır. 1758’de İstanbul’a gitmiş ve saraya özel olarak davet edilmiştir. Sultanı I. Mahmud tarafından davet edilmesi, İsmail Fakirullah'ın daha önce sultana kendisinden bahsetmesinden kaynaklanmaktadır. İbrahim Hakkı sarayda bulunduğu müddetçe, zamanının çoğunu saray kütüphanesinde geçirmiştir, bir süre sonra yeniden Tillo’ya dönmüştür.

1780’de (Hicri 1194) 77 yaşında iken ölmüştür. Kendi isteği üzerine hocası İsmail Fakirullah için daha önce yaptırdığı ve kozmografik bir özelliğe sahip olan türbede defnedilmiştir.



İbrahim Hakkı, hadis ve fıkıhta, tasavvuf ve edebiyatta, psikoloji ve sosyolojide, tıp ve astronomide büyük başarılar göstermiştir. Doğunun yetiştirdiği bu büyük alim, kısa zamanda batıda da ün salmıştır.

Kendi Sözleriyle Hayatı
Kendisini kısaca şöyle anlatmaktadır: "Hicri bin yüz on beş tarihinde bir bahar günü, İbrahim Hakkı, Hasankale kasabasında doğdu. Bin yüz kırk senesine kadar ilim öğrenmek için çalıştı. arif olup dünyayı unutarak, Allahü tealanın aşkıyla yanıp kavruldu. İşini, gücünü, malını, mülkünü her şeyini bırakarak Cenab-ı Hakka yöneldi."

Babasına Kavuşması

Tillo'da babasına kavuşmasını şöyle anlattır: "Ben dokuz yaşında idim. Ali amcam beni babamın yanına götürdü. Bir ikindi vaktinde Tillo'ya girdik. Dergaha vardığımızda, babam ile hocası namaz kılıyorlardı. İlk bakışta İsmail Fakirullah hazretlerinin mübarek yüzü, bana, pederimden daha yakın geldi. O anda yüzünün cezbesi gönlümü aldı. Aklım, onun güzelliğine, duruşundaki heybete ve olgunluğa hayran kaldı. Gönlümü ona kaptırdım. Babam beni kendi odasına götürdü. Şefkat ile ilim öğretip, lütf ile terbiye etmeye başladı."

Rüyaları
Tillo'ya geldiği günlerde gördüğü bir rüyayı şöyle anlattır: "Rüyamda gökyüzünü beyaz serçelerle dolu halde gördüm. Bir ara serçeler hep birden halkın üzerine doğru saldırdılar. Bana saldıranları babam uzaklaştırdı. Ancak bir serçe fırsat bulup, sağ koltuğuma sokuldu. Sabahleyin rüyamı babama anlattım. Babam koltuğumun altına baktıktan sonra, orada taun, veba hastalığının belirtilerini gördü. Hastalığa yakalandığım ilk beş gün kendimden habersiz olarak yattım. Altıncı gece gözümü açtığımda babamı başucumda ağlar gördüm. Muhterem hocamız İsmail Fakirullah hazretleri de yanındaydı. Mübarek ellerini kaldırdı. Bana uzun uzun dua ettikten sonra babama; "İbrahim'in işi bitmiş iken Allahü teala ihsan ederek onu yeniden diriltti." buyurarak müjde verdi."

Yine bir diğerini şöyle anlatır:
Yaz mevsimiydi. Bir Cuma gecesi babam murakabe yapıyordu. Ben de yatıp uykuya dalmıştım. Rüyamda Tillo'nun harman yerine bir anda binden çok süvari ve piyade asker geldi. Atlılar inerek bir yere toplandılar. Boyları iki adam yüksekliğinde olan bu askerler, at ve diğer malzemelerini harman yerine bırakıp, üstadımız İsmail Fakirullah hazretlerinin dergahı kapısında saf saf dizildiler. Ben kalabalığı seyrederken, dergah kapısının sağ yanında duran saftan birisi eğilip beni kucağına aldı. Tebessüm ederek öptü ve sol tarafında olanın kucağına verdi. O da alıp muhabbetle öptü ve solunda duranın kucağına verdi. Bu şekilde sıra ile sekizinci kimsenin kucağına geldim. O da beni öptü, onun solunda dergahın kapısı vardı. Beni yavaşça şefkatle yere bıraktı. Kapı açıktı, içeri girdim. Mübarek hocamız Fakirullah hazretlerinin huzurunda sekiz seçilmiş zatın ayakta durduğunu gördüm. Hocamız da ayağa kalktı ve onlarla müsafeha edip sarıldılar. Bu hale şaşırmıştım. O sırada uyandım. Bu rüyanın lezzeti canıma can katmıştı. Sevincimden rüyamı hemen babama anlattım. Meğer babam, uyanık olduğu halde, benim rüyada gördüklerimi görmüş, hadiseye muttali olmuş ve onlarla konuşmuştu. Babam bana şöyle tenbih etti ve; "Bu rüyayı kimseye söyleme. Bu ruhlar için iyi olmaz." buyurdu. Sabah oldu Cuma namazından sonra dergahın kapısı önünde oturmuş duruyordum. Siirt tarafından at üzerinde ak sakallı bir ihtiyar geldi. Kapının önüne gelince atından indi. Benim yanıma gelip elimi tuttu ve öptü, şaşırdım kaldım. Zira bu kimseyi tanıyamamıştım. Hocamızın huzuruna girmek için izin istedi. Verdiği hediyeleri içeri götürdükten sonra hocamın yanına gittim ve; "Kapıda yaşlı bir kimse huzurunuza çıkmak için izin istiyor efendim." dedim. "Gelsin." buyurdular. Misafiri buyur ettim. İçeri girince oturması işaret edildikten sonra; "Ve aleykümselam ey Seyyid Hamza! Bu Cuma gecesi bize çok misafir geldi." buyurdu. Hocamızın bu tatlı hitabından Seyyid Hamza çok şaşırdı. İlk defa gördüğü bu kimse kendi ismini nereden bilmişti. Ve gece gelen misafirlerin arasında olduğunu nasıl anlamıştı. Bunları hem düşündü, hem de kalkıp hocamın elini öptü. Bir müddet ağladı. İzin isteyip dışarı çıktı. Bizim odaya buyur ettim. İçerde babama halini şöyle anlattı: "Ben Siirt'in ileri gelenlerinden Seyyid Hamza'yım. Bu ana kadar Tillo'ya hiç gelmedim. Bu büyük alim ve veliyi de hiç ziyaret etmemiştim. Bu gece rüyamda beş yüz kadar nur yüzlü atlı alim ile beş yüz piyade evliyaya Siirt önünde karıştım. Onlarla birlikte Şeyh İsmail Fakirullah hazretlerini ziyarete geldik. Bu kasabayı ve yolunu rüyada görerek öğrendim. Harman yerine geldiğimizde atlılar atından indi. Beraberce bu dergahın kapısına saf saf dizildik. Sıra ile mübarek hocanızı ziyaret ettik. Bu dergahın kapısı önünde şu küçük oğlunu gördüm. Evliyalar kucaklarına alıp sıra ile sevdiler. Kapının önüne gelince çocuk içeri girdi. Ben de kapının önüne geldiğimde uyandım. Hala o rüyanın tesiri altındayım, duyduğum o lezzet hala devam ediyor. Sabah olunca atıma binip rüyada geldiğim yol ile doğru buraya geldim. Kimseye sormadan dergahı bulup, sizleri tanıdım. Hazret-i Şeyh'e geldim. Bu gördüğüm rüyayı anlatacaktım. Bir gün sonra da ona talebe olup hizmetiyle ve sohbetiyle şereflenecektim. Ben daha anlatmadan; "Ey Seyyid Hamza! Bu gece bize çok misafir geldi." diyerek hem ismimi hem de rüyada olanları anlattı. Şaşırıp kaldım." Seyyid Hamza'nın bu şaşırmasına babam şöyle cevap verdi: "Senin bu gördüğün rüyanın aynısını bu oğlum da gördü. Lakin avamın gördüğü rüyaları, seçilmiş evliya uyanık iken görüp müşahede etmiştir. Allahü tealanın ihsanları sonsuzdur."

Yetim Kalması

17 yaşında yetim kalmasını şöyle anlattı: 1719 (H.1132) senesinde, benim çok sevdiğim babam ve anam, dert ortağım, üzüntülerimin gidericisi, hücredaşım, gurbet yoldaşım Derviş Osman Efendi, Cuma gecesi sabaha yakın dünyadan ahirete göçtü. Hak yolunda can verip Allahü tealaya kavuştu. Maksadına ulaşarak rahmet deryasına daldı. Bu yetim o gece başka misafir odasında yattı. Sabahleyin kalkıp, hasta babamı görmek istediğimde, oradakiler bana; "Git, önce namazını kıl, sonra gel. Hasta şimdi rahatladı." dediler. Bu söze inanıp mescide gittim. Herkes burnunu tutuyordu. Hepsinin nezle olduğunu sandım. Namazdan sonra odamıza geldiğimde babamın vefat ettiğini gördüm. Benim de rahatım gitti. Gönül evim karardı. Bir anda babamın ayrılık hasretiyle viranelerdeki kuşlara döndüm. Öyle feryad etmek istedim ki, sesim göklere çıkacaktı. Ben bu halde iken o merhamet menbaı mübarek hocam geldi. Benden o üzüntü ve elemi aldı. Ben de kalkıp kendi kendime; "Şimdi ayıptır, sabredeyim. Hocam gittikten sonra nasıl ağlayacağımı ben bilirim." dedim. Mübarek hocamız herkese selam verip, garib oğlu Derviş Osman Efendinin başı ucunda oturdu. Şehid ruhuna bir Fatiha okuyup, sevabını bağışladı ve murakabeye daldı. Ben hocamın karşısında babamın da ayak ucunda idim. Bir anda Allahü tealanın ihsanlarına kavuştum. Vefat eden babam, mübarek başını kaldırdı. Kimya tesiri olan nazarıyla yüzüme bakıp, tebessüm ederek taziyede bulundu. O anda mübarek göğsünden şimşek gibi bir nur parladı. Kalbim titredi, üzüntü ve elem gidip, yerine sürur ve lezzet doldu. Babamı bu halde görünce, bayramlıklarını giymiş bir çocuk gibi sevindim. Üzüntülü duran ahbablar bu sevincime bir mana veremeyip hayret ettiler. Allahü tealanın ihsanı ve mübarek hocamın himmeti bereketi ile olan bu hadiseyi oradakiler görememişti.

Hocamız oradan ayrıldıktan sonra babamın yüzünü açıp baktım. Güler gibi bir hali vardı. Yüzü nurlu, bedeni sıcak ve yumuşak idi. Sanki uyuyordu.Cenaze namazına çevre köyler ve bütün Siirt halkı geldi.Namazını hocamız kıldırdı. Onun vefatına benden başka herkes üzüldü. alemin babası olan hocamız, bu yetimine şefkat edip iltifat eylediğinden, merhum babamdan sonra onun hizmetleri bize miras kaldı. Mübarek hocam, bu bozuk huyluyu nice hikmet şurupları ile terbiye eyledi. Kalb hastalıklarından beni kurtardıktan sonra, kendi muhabbeti ile yaktı. Böylece bende, ahiret hallerinde yakin hasıl oldu. Tevekkül etme, dert ve belalara, ibadete ısrarla devam etmeye tahammül, her işe rıza gösterme hali hasıl oldu. Pek kıymetli, leziz nimetler ihsan edildi. Hepsinden daha evlası ve kıymetlisi ise, Allahü tealanın zatında ve sıfatlarında bilgi sahibi olmaya, marifetullaha kavuştum.

Varisi
Zaman zaman Tillo'da, "Cebel-i Ra'sil Kuva" ismindeki tepeye çıkardı. Talebelerine de; "Bu tepe, yakında büyük bir nama kavuşacaktır." derdi. Bu tepeye bir musalla taşı yaptırdı. Her uğradığında oraya otururdu. Ölümü, ahireti ve hesabı düşünürdü. Yine bir gün üç talebesi ile bu tepeye çıktı. Üçünün de ismi Mahmud'du. Onlara; "Sübhanallah! Hepinizin adı da Mahmud. Herbiriniz de amcalarınızın kızı ile evleneceksiniz. Fakat sadece biriniz Allahü tealanın evliya kulları arasında yüksek derecelere sahib olup; "Memduh" lakabıyla isimlendirilecektir. Ona her taraftan akın akın talebe ilim öğrenmeye gelecektir. O, bu tepeye bir ev yaptırıp herkesin hidayete kavuşmasına vesile olacaktır." buyurdu. Talebeler de kendi kendilerine; "Mübarek hocamızın müjde verdiği o kimse ben olsam." diye temenni ettiler. Bir müddet sonra içlerinden ikisi ayrıldı. İbrahim Hakkı hazretleri yanında kalan Mahmud'a; "Biraz önce müjde verdiğim Mahmud sensin. Fakat bu sırrı, ben sağ olduğum müddetçe kimseye söyleme." buyurdu.


Divit, asa ve tezbih

Vefatı
Vefatı için de; "Hudayı bilmeye ancak cihane geldi sultanım." mısrası tarih olarak düşürüldü.

Bir büyük ve iki küçük kubbenin örttüğü iki oda ve bir hol ile bir kuleden ibarettir. Türbenin asıl özelliği; Tillo’nun 3-4 Km. doğusundaki bir tepe üzerine yapılmış olan duvardaki 40 x 50 Cm boyundaki pencereden her yılın; gece ve gündüzün eşit olduğu 21 Mart günü, yeni doğan güneşin ilk ışınları, türbenin tümü kale duvarının etkisiyle gölgede kalırken, pencere boşluğundan geçip, türbe kulesinin penceresine vurarak kırılmak suretiyle İsmail Fakirullah’a ait sandukanın baş tarafını aydınlatmasıdır. Bununla ilgili “yeni yılda doğan ilk güneş, hocamın baş ucunu aydınlatmazsa, ben o güneşi neyleyim.” sözü Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın hocasına olan saygısını göstermektedir. Ne yazık ki bu ışık düzeni, türbenin restorasyonu sırasında bozulmuş, bütün uğraşlara rağmen eski orijinal haline getirilememişlerdir.

Tillo tarihi eserler yönünden çok zengindir. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın kullandığı kozmoğrafya aletleri, haritalar, güneş sistemi ile ilgili tahta küreler, el yazması çok değerli kitaplarla düşünüre ait çeşitli eşyalar halen Tillo’daki torunlarında bulunmaktadır.

ESERLERİ:




İbrahim Hakkı Hz. nin tespit edilen 58 eseri vardır.

Divan

İlk ana eseri Divanı’dır. 1755’te yazılmış. 1847’de Mehmed Said tarafından İstanbul’da basılmıştır. "Erzurumlu İbrahim Hakkı Divanı" ismini taşır; 230 sayfadır. İlâhiname, Aşknâme, Hz. Muhammed’i öven bir şiir ve kendi halini, niteliğini bildiren bir manzumesi vardır. Divanı büyük oğlu İsmail Fehim’e ithaf edilmiştir. İsmail Fehim astronomi ve müzikle uğraşan güzel kanun, santur çalan bir zattır. Kendisinin çalmış olduğu 74 telli bir santuru vardı. Erzurumlu İbrahim Hakkı Divanı’nda musiki ile ilgili “Musikiye Dair Nazım” adlı bir şiir bulunmaktadır.


Marifetname adlı eserin orjinalinde bulunan dünya haritası

Marifetname

İkinci ana eseri Marifetname’dir. Ansiklopedi türündedir; 1757’de yazılmıştır. 1836 ve 1864’te Mısır’da 1868, 1889 ve 1914’te İstanbul’da basılmıştır. Ortalama 600 büyük sayfadır. El yazmaları 2 cilt olup, halen Tillo’da torunlarından Sadettin TOPRAK tarafından muhafaza edilmektedir.

Eser bir önsöz, üç büyük bölüm ve bir sonsöz ihtiva eder. Her bölüm daha alt bölümlere ayrılmıştır. Önsöz tamamen dinidir.

Birinci bölüm Fenn-i Evvel’dir. Allah’ın varlığını, birliğini anlattıktan sonra yalın ve bileşik cisimleri, madenleri, bitkileri ve nihayet insanı anlatır. Sonra geometri, astronomi ve takvim konuları yer alır. Coğrafyaya ait bölümünde 100’den fazla ilin hangi enlem ve boylamda olduğunu göstermiştir. Ayrıca, “Hiçbir çağda yerin döndüğüne inananlar eksik olmamıştır.” demiştir.

İkinci bölümde fenn-i Sani, anatomi, fizyoloji gibi bilimler yer alır. İnsan vücudunu estetik bakımdan da incelemiş, araya beyitler sıkıştırmıştır. Vücut yapısı ile huy arasındaki ilişkiye inanmış ve bunu şiirle anlatmıştır. Bu bölümün sonunda ruha, sağlığa ve ölüme ait geniş bilgi vardır.

Üçüncü bölüm olan fenn-i Salis, dini, ilahi ve felsefi içeriklidir.

Kırk sayfa tutan son bölüm törebilimdir diyebiliriz. Öğretimin yol ve yöntemini, öğrencinin üstadına takınacağı tutumu, ana ve babaya karşı saygı ve sevgi, evlenme ve evlenmede aranacak nitelikler, karı-kocanın birbiriyle ilişkileri töresi, çocuklara karşı görevleri, akraba, hizmetçi, komşu, dost, halk ve bilginlerle görüşüp konuşma yolu ve töreleri yer alır. Sayın Rauf İnan, İbrahim Hakkı’nın bu cephesini incelerken, O’nu ilk eğitim filozofumuz olarak tanıtır.

Marifetname, Arapça ve Farsça’ya da çevrilmiştir.



İrfaniye

Üçüncü büyük eseri İrfaniye’dir. 1761’de yazılmıştır ve 495 sayfadır. Arapça, Farsça ve Türkçe bölümleri vardır. Konusu “Kendisini bilmeyen, Rabbini bilemez.” anlamındaki hadistir. İnsan vücudu evrene benzetilmiştir. Vücutta akıl, evrende Rab gibidir. Şöyle öğütleri vardır: “Tekkelerde eğlenmeyip, ilim meclisine gelesin. Herkese şefkat nazarı ile bakıp hakir görmeyesin ve hizmet buyurmayasın. Tezyi-i zahiri koyup gökçek ahlak ile tezyi-i bâtına gidersin.” demektedir.

İnsaniye

Dördüncü ana eseri İnsaniye’dir. 1763’te yazılmıştır. 722 sayfadır. Kendisi bu eseri için “140 kitaptan üç lisan üzre cem ettim.” diyor. Oğlu İsmail Fehim ve amcazadesi Yusuf Nedim’in el yazısı olan iki nüshası torunlarında vardır.

Mecmuat-ül Mani

Beşinci büyük eseri Mecmuat-ül Mani, 1765’te yazılmıştır.

Kayınbiraderi Mustafa Fani’nin el yazısı olan bir nüshası Mehmet Ali Benderli’de vardır. Bu kitapta münacaatlar, şükürnameler ve Şifa-üs Sudur başlığı altında topladığı manzumeleri vardır. Fakirullah’ın ölümü, oğul ve torunlarının doğumuna, hacca gidişine ait düşürdüğü tarihler de bu kitaptadır. Arapça, Farsça ve Türkçe bir de sözlüğü vardır. Arapça ve Farsça’dan dilimize alınan kelimelerin imlalarını, Türkçe söylenişlerine göre sesli harf koyarak yazmıştır.

İbrahim Hakkıoğlu diyor ki: “Bu sözlüğü incelemeden evvel, İbrahim Hakkı’nın mektuplarında müjde, aslan, sokak gibi kelimelerin yazılışını görüp şaşırdım. Erzurumlu İbrahim Hakkı gibi Arapça ve Farsça’yı ana dili gibi bilen, bu dillerde yazılmış yüzlerce eseri inceleyen bir bilginin mektuplarında imla hatası yapmasına akıl erer miydi? Ancak bu sözlüğü inceledikten sonra bir çığır açmak istediğini anladım.”


Tillo için devamlı takvim olarak hazırlanmış RUZNAME adlı eser.

Ruzname

İbrahim Hakkı’nın günümüze kadar kalmış bir de Ruzname’si vardır. 1753 yılında yapılmış, yüzyıllarca takvim işini görebildiği için Devr-i Daim de denen araç, 52,5 Cm çapında bir ağaç çembere gerilmiş derinin bir çok daire ve yarıçaplara bölünmesi ile meydana gelmiştir. Siirt ve Tillo gibi 40. Enlemde bulunan yerlere göre düzenlenmiştir. Bir göç yılının herhangi bir ayının bir günü aranırken bunun haftanın hangi günü olduğu, o gün güneşin kaçta doğup battığı kolayca bulunabilir. Duvar ve cep takvimlerinin bulunmadığı bir dönemde bu aracın önemi açıktır.

Evrim ve İdeal İnsan

İbrahim Hakkı Hazretleri, tefsir, hadis, fıkıh gibi nakli ilimlerin yanında, akli ilimlerle de uğraşmış, canlılar hakkında çeşitli teoriler ileri süren Fransız doktoru Lamarck, İngiliz Charles Darwin, Hollandalı Hugo de Vries gibi batılı bilim adamlarından çok önce, canlılar hakkında, en basitinden en mükemmeli olan insana kadar düzgün bir tekamül bulunduğunu yazmıştır. Bu konuyu ele alırken, bu tekamülde arada görülen belli noktaları, hususi özellikleri ve her birinin hudutlarını tesbit etmiş, hepsinin ayrı ayrı cinsler olduğunu ayrıca belirtmiştir. O sadece biyoloji ilmi ile değil; fizikten kimyaya, matematikten astronomiye kadar, devrindeki bütün ilimlerle uğraşmış, bir ilim ve marifet hazinesi olan Marifetname'sinde, bütün bunlara yer vermiştir. Mevalidi, yani canlı cansız bütün varlıkların yaradılış sırrını bilmek ve irfanı tahsil etmek, onda pek açık olarak görülmektedir.

Hayatında hiçbir zaman okumayı ve okutmayı elden bırakmayan İbrahim Hakkı hazretleri, ideal insan tipi olarak, arif insanı göstermiştir. Kendisi de bu ölçü içinde kalmıştır. Ona göre, arif; gönülle ve akılla bilendir. Fakat gönülle bilmek arifin yegane hususiyetidir. Bu yüzdendir ki o, gönüle, eserlerinde büyük yer vermiştir. Gönül, sevgilinin mekanıdır. Aşk sayesinde bu sevgi vardır. Bu yollarda hikmet (fen ve sanat) vardır. Mevalid (varlıkların sırrını anlama) bu yolla olmaktadır. Kısaca söylemek erekirse İbrahim Hakkı; gönül sahibi olan, fen ve sanata yer veren büyük bir alim, hakka rıza gösteren bir velidir. Eserlerinin ismine ve mahlasına bakınca, bütün bunların hepsi görülür. Divanının adı İlahiname' dir. Bu ismi boşuna koymamıştır. Hakikaten hepsi ilahidir. Marifetname ise arifin kitabı demektir. Allah Rahmet Eylesin...

Bu açıklamalardan sonra İbrahim Hakkı Hz.’nin tespit edilebilen 58 eserini şöyle sıralayabiliriz.
1. Seyr-u Süluk : 1722 yılında yazılmıştır. Eser Arapça olup, bir tasavvuf kitabıdır.
2. Süluk-u Tarikil-Fena : 1726 yılında yazılmıştır. Eser Arapça bir tasavvuf kitabıdır.
3. Lubbul-Kutub : 1740 yılında yazılmıştır. Eser 4 cilt olup, seçme şiirlerden derlenmiştir.
4. Tecvit : 1749 yılında yazılmıştır. Eser tecvitle ilgilidir.
5. Saatname : 1750 yılında yazılmıştır. Eser zaman belirleme usullerini içerir.
6. Tertib’ul-Ülum : 1751 yılında yazılmıştır. Eser manzum olup, dini ve içtimai konuları
içerir.
7. Menazil’ul-Kamer : 1752 yılında yazılmıştır. Eserde mevsimlerle, aylarla ilgili bilgiler
vardır.
8. İhtiyarat’ül-Kamer : 1752 yılında yazılmıştır. Eser gezegenler ve takvimlerle ilgili
bilgileri içerir.
9. Gurre-Name : 1752 yılında yazılmıştır. Eser takvimi hesapları kapsıyor.
10. Rûz-Name : 1752 yılında yazılmıştır. Eser ağaçtan yaptığı takvimin kullanılışını izah
ediyor.
11. Divan-ı İlahi-Name :1755 yılında yazılmıştır. Eser Türkçe manzum ve tasavvufidir.
12. Mahzen-Ül-Esrar : 1755 yılında yazılmıştır. Eser manzum olup, tasavvufidir.
13. Marifetname : 1757 yılında yazılmıştır. Eser Türkçe olup, tasavvuf, astronomi, anatomi,
geometri, psikoloji ve edebiyat konularını içeriyor. Orjinali 2 cilttir.
14. Tezkirat’ül-Ehbab : 1757 yılında yazılmıştır. Eser Arapça olup, Şeyh İsmail Fakirullah’ın
hayatını konu ediniyor.
15. Mecmuat’ul-İrfanniye : 1761 yılında yazılmıştır. Eser tasavvufidir.
16. Mecmuat’ul-İnsanniye : 1763 yılında yazılmıştır. Eser nazımdır.
17. Hısn’ul-Arifin : 1765 yılında yazılmıştır. Eser sırrın izahı ile ilgilidir.
18. Vuslat-Name : 1765 yılında yazılmıştır. Eser nazımdır.
19. Mir’at’ul-Kevneyn : 1765 yılında yazılmıştır. Eser Arapça nazımdır.
20. Kuvt-i Can : 1765 yılında yazılmıştır. Eser şeyhinin menkıbelerini içeriyor.
21. Noş-i Can : 1765 yılında yazılmıştır. Türkçe ve Farsça beyitleri içine alıyor.
22. Mecmuat’ül-Meani : 1765 yılında yazılmıştır. Eser mana ilimleri ile ilgilidir.
23. Rub’ul Muceyyeb : 1765 yılında yazılmıştır. Eser yeryüzünün enlem ve boylamlarının,
saat vakitlerinin nasıl bulunabileceğinden, kıble ve yön tayininden, dağların yükseklikleri
ile engebeli mesafelerin ölçülmesine dair usulleri içerir.
24. Tuhfet’ul-Kiram : 1766 yılında yazılmıştır. Eser Arapça ve Farsça’dır.
25. Celal’ul-Kulub : 1766 yılında yazılmıştır. Eser çok değerli manevi telkin ve tavsiyeleri
içerir.
26. El-İnsan’ul Kamil : 1766 yılında yazılmıştır. Eser Türkçe olup, olgun bir insan modelini
takdim ediyor.
27. Nuhbet’ul-Kelam : 1768 yılında yazılmıştır. Eser Arapça, Farsça ve Türkçe’dir.
www.muhammedi.net
28. Meşarik’ul-Yuh : 1771 yılında yazılmıştır. Eser Arapça, Farsça ve Türkçe olup, değişik
kaynaklardan derlenmiştir.
29. Avamil ve Kavaid’ul-Farisiyye : Eserler Fars Dili’nin bazı gramer kurallarını içeriyor.
30. Aynı Eser,
31. Sefinetu-Nuh : 1773 yılında yazılmıştır. Eser üç dilde yazılmış manzumdur.
32. Kenz’ul-Fütuh : 1774 yılında yazılmıştır. Eser tasavvufa dair nazımdır.
33. Definetur-Ruh : 1775 yılında yazılmıştır. Eser Arapça, Farsça ve Türkçe yazılmıştır.
34. Kitab’ul-Alem : 1775 yılında yazılmıştır. Eser Arapça’dır.
35. Ruhuş-Şüruh : 1776 yılında yazılmıştır. Eser İlahi-Name adlı eserinden derlenmiştir.
36. Akidet’ul-İman : 1777 yılında yazılmıştır. Eser Arapça olup, çocuklar için imani bilgiler
içeriyor.
37. Urvetil-İslam : 1777 yılında yazılmıştır. Eser Marifetname’den alınmıştır.
38. Ulfet’ul-Enam : 1777 yılında yazılmıştır. Eser Arapça’dır.
39. Hey’et’ul-İslam : 1777 yılında yazılmıştır. Eser tefsir ve hadis ilimleri ile ilgilidir.
40. Vasiyet-Name : 1778 yılında yazılmıştır. Eser Oğlu İsmail Fehim’e yazdığı mektupları
ihtiva ediyor.
41. Mürşid’ul-Muteehhiliyn : Eser ailevi konular içeriyor.
42. Muntehebat-i Manzume : Eser tasavvufi beyitlerden oluşturulmuştur.
43. Şükür-Name : Eser Manzumdur.
44. İkbal-Name : Eser ahlaki konuları içerir. Nazımdır.
45. İstihrac-i Amal-i Felekiyye : Eser astronomi ile ilgili nazımdır.
46. Süluk-i Tarik-i Nakşibendi : Eser Nakşi Tarikatı’nın usullerini izah ediyor.
47. Ed’iye-i Mensure
48. Şifa-ul Sudur
49. Uzletname
50. Ulfet’ul-Kulub
51. Menkubus-Sır
52. Nefy’ul-Vücud
53. Vahdet-Name
54. Teferrüc-Name
55. Manzume-i Avamil
56. Sırr’ul-Sır
57. Kelimatu-Fakirullah
58. Lubbul-Lub

İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ Ihakkiturbe
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bişr-i Hafî Hazretleri
» ABDULLAH DEHLEVİ HAZRETLERİ’NİN HAYATI
» ABDULHALİKİL GÜCDEVANİ HAZRETLERİ’NİN HAYATI

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
HUZUR İSLAMDA :: DİNİMİZ İSLAM :: BİYOGRAFİLER-
Buraya geçin: